Hac, dünya Müslümanlarının kaynaşmasını, birbirlerini ve değişik kültürleri tanımalarını sağlar. İslâmî bilinçlenmeye, imanın aksiyona geçirilmesine, manevî kirlerden arınmaya, gönlü bütün safiyeti ile Yaratan’a açmaya vesile olur.
“Kim Allah için hacceder de (Allah’ın rızâsına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner. (Buhârî, Hac, 4) “Hacılar ve umre yapanlar Allah’ın (evinini) ziyaretçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, On’dan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar”(İbn Mâce, Menasik, 5) anlamındaki hadislerde de ifade edildiği gibi hacda yapılan dualar ve tövbeler kabul görür. Böylece bu ibadeti îfa edenler, işlemiş oldukları hata ve günahlarından arınarak hayata yeni bir canlılık ve şuurla dönerler.
Hac en fazîletli ibadetlerden biridir.
Bir sahâbî, “Ey Allah’ın Elçisi! En fazîletli amel hangisidir” diye sordu. Hz. Peygamber. “Allah’a imandır” buyurdu. Sahâbî, “Sonra hangisidir” diye sordu. Hz. Peygamber, “Allah yolunda cihâd etmektir” buyurdu. Sahâbî, “Sonra hangisidir” diye sordu. Hz. Peygamber, “Makbul bir hacdır” buyurdu. (Nesâî, Menâsikü’l-Hac, 4)
Peygamberimizin beyanı ile, “Makbul bir haccın mükafatı da ancak cennettir.”(Müslim, Hac, 437)
(Bu bölüm Diyanet Hac İlmihalinden alınmıştır)